Paylaşmak Güzeldir!

Ölümcül ve bulaşıcı bir özelliğe sahip olan İlk defa aralık ayında Çin’in Vuhan kentinde görülen ve 3-4 ay gibi kısa bir sürede 120’den fazla ülkeye yayılan Covid-19 hastalığı, Mart ayından itibaren ülkemizde de görülmeye başlanmıştır. Salgının engellenemez ve kontrol edilemez boyuta ulaşmasıyla Dünya Sağlık Örgütü, Covid-19’u Pandemi olarak nitelendirdi. Dünyanın birçok ülkesine yayılan ama bütünün dünyayı etkisine alan bu salgın daha şimdiden dünya ekonomisine ciddi darbeler vurmuştur. Tarihsel olarak değerlendirdiğimizde insanlık tarihi ekonomik sınıf mücadeleleri tarihidir. Bu nedenle yaşamımızı şekillendiren hemen hemen her olay ekonomik şartları getirdiği durumlara göre gerçekleşmektedir. Covid-19 salgını şimdiden ekonomik işleyişi ciddi derecede etkilemiştir. Bu durum ekonomik şartların belirlediği sağlıktan kültüre, sosyal yapıdan eğitime, üretimden tüketime kadar pek çok durumu da etkileyecektir. Dünya bir dönüm notasının eşiğindedir. Başka bir anlatımla dünya ilan edilmemiş bir değişim sürecine girmiştir. Küreselleşme olgusu bu değişim sürecinin ana unsurudur. Yaklaşık 200 yıldan beri dünya devletleri arasında çok hızlı bir etkileşim dönemi başlamıştı. Önceleri devletler bir birlerini daha çok savaşlarda tanırken son dönemlerde devletler ulaşım ve haberleşme sistemlerinin gelişmesiyle birbirini tanımışlardır. Devletlerarasındaki etkileşim uluslar arası etkileşimleri artırmış, böylece kültürler arası hızlı değişimler başlamıştır. Yerel kültürden ya da halk kültürden popüler kültüre doğru inanılmaz bir değişim sürecine geçilmiştir. Dünya toplumlarında din, dil, ırk, mezhep, siyasi düşünce ve felsefi inanç ayrımı göstermeden aynı davranış şekilleri ortaya çıkmıştır. Örneğin kapitalizm savunucularıyla karşıtları aynı sosyal paylaşım sitelerini kullanarak tepkilerini göstermektedirler. Önlemez ve engellenemez bir yapıya kavuşan bu küreselleşme süreci son 50 yılda zirve noktasına ulaşmıştır. Kitle iletişim araçlarının mobil boyuta geçmesiyle küreselleşme pik noktasına ulaşmıştır. Bir ülkede siyasi otorite ne yaparsa yapsın cep telefonları kadar insanlar üzerinde etkili olamamaktadır. Küreselleşmenin en önemli ayağı ekonomik ayaktır. Bir mal ya da hizmetin sınır tanımaz bir yapıya kavuşması küresel üretim biçimlerinin geleceği nihai aşamadır. Küreselleşme sayesinde bilgisayar çipi üretmekle patates cipsi üretmek arasında bir fark yoktur. Her şey metalaştığı oranda kullanım değerine sahiptir. Metalaşmanın küreselleşme sürecinde sınırı yoktur. Her şey metalaşabilir. Yeter ki kullanım değerini sürdürecek ihtiyaç üretim sistemleri olan reklam sektörleri bulunsun. Günümüz kürselleşmesini temelini oluşturan kapitalizm 18. Yüzyıldan itibaren “Bırakınız yapsınlar, bırakınız geçsinler.” temeli üzerine inşa etmiştir. Adam Simit’in başlattığı bu akıma ilk direnci İngiliz ekonomist John M. Keynes koymuştur. Keynesci yaklaşım olarak da bilinen anlayışında devleştin ekonomiye müdahalesini savunmuştur. 1950’li yıllardan itibaren Prof. Dr. Milton Friedman, Keynesci ekonomik anlayışa savaş açmıştır. Neolibarel politiklerin savunucu olan Friedman, her şeyin piyasaya emanet edilmesi gerektiğini ve her şeyin piyasa kurallarına göre belirlenmesi gerektiğini savunmuştur. Günümüzde devletler Friedman’nın belirlediği neoliberal politikalara göre yönetilmektedir. İşin ilginç yanı sosyalist devlet durumunda olduğunu belirten Çin Halk Cumhuriyeti neolibarel politikaların en iyi uygulandığı bir konumundadır. Korona virüsü aslında en çok nelibaral politikalara zarar vermiştir. Artık dünyadaki gelişmeleri küresel aktörler ve piyasa güçleri belirleyemiyorlar. Neoliberal politikaların en iyi uygulandığı ülke olan Çin’den bütün dünyaya Korona virüsü yayılmıştır. Çin bu sayede neoliberal politikalardan Keynesci politikalara hızlı bir geçiş sağlamıştır. Kapitalizmin sembolü olan ABD’de devletin ekonomi, sağlık ve sosyal alanda daha radikal politikalar izlemesi gerektiği tartışılmaktadır. Sanayi devriminin başlangıcı olan İngiltere hızla Keynesci politikalara dönmektedir. Şu anda korona salgınıyla en iyi mücadele eden devletler, devletçi ya da kamucu politikaları en iyi uygulayan devletlerdir. Özel sağlık ve sigorta sistemleri batmak üzerededir. En kapitalist devler en sosyalist önlemleri almaya başladılar. Sağlıktan başlayarak özel üretim tesisleri kamulaşma ve devletleşme aşamasına gelmiştir. Sosyal güvenlik kavramları piyasacı üretim kavramlarından daha çok rağbet görmeye başlamıştır. Artık dünyanın gündemi küreselleşme yerine yerelleşme üzerine odaklanmıştır. Kürselleşme fırsat olmaktan çıkmış felakete dönüşmüştür. Artık sınırları arası geçişler neredeyse durma noktasına gelmiştir. Üretim anlayışı kamucu ve kendine yeterlilik anlayışına göre şekillenme başlamıştır. Bilim ve aydınlanma çağı son dönemlerdeki kitle iletişim araçları sayesinde yanlış bilgiler kontrolsüzce hızla yayılarak dogmatik bir döneme girilmişti. Teknoloji çağında akıl tutulması yaşadığımız bu dönemde dogmatizm ve hurafecilik inanılmaz bir şekilde yayılışa geçmişti. Ancak kornona virüsü sayesinde bilime verilen önem tekrar artmaya başladı. Dogmatizm çok ağır bir darbe almıştır. Çevresel sorunlar piyasacı anlayıştan daha fazla önemsenmeye başlamıştır. Üretim ve pazar anlayışı gıda güvenliği anlayışına dönüşmektedir. Pazar için üretim yerine sürdürülebilir bir üretim anlayışı egemen olmaktadır. Piyasacı tekelci gıda üretiminden yerel odaklı kendi ihtiyaçlarını karşılayacak güvenli gıda üretimi anlayışına dönüşüm söz konusudur. Korona virüsü salgını dünya toplumlarını inanılmaz bir dönmüşüme geçmeye zorunlu kılmıştır. Bu hızlı dönüşümlü ilgili elbette çok hızlı yayılan komplo teorileri ortaya çıkmaktadır. Bu teorilerinin ne kadar gerçekçi olduğu belli değildir. Anacak küresel bir değişim yaşanmaktadır. Küreselleşmeden yerelleşmeye doğru olan bir değişim dönemindeyiz. Nasıl ki neolibarel politikaların ilk uygulayıcıları en çok kazananlar olduysa şimdi de yerel politikaları ilk uygulayanlar en çok kazançlı olanlar arasında yer alacaktır.

Hakan Tunç
Yazar

Yorumlar kapandı.