Etiket

sümerliler

Tarama

Mustafa kemal Atatürk, Türkiye’de çağdaşlaşma hareketi amaçlamıştır. Bunu gerçekleştirmek için bilimsel ve planlı bir kalkınma modeliyle harekete geçmiştir. Yaptığı her atılım günübirlik siyasi polemiklere girmeden uzun araştırmalar değerlendirmeler ve planlamalar sonunda ortaya çıkmıştır. Türk toplumu için başlattığı sayısız yenileşme hareketlerinden biri de tarımsal yenileşme hareketleridir. Türkiye gibi coğrafi potansiyeli mükemmel olan bir ülkenin kendi kendine yeterli olamaması oldukça manidardır.

Atatürk’ün bütün dünyaya karşı verdiği amansız kurtuluş mücadelesine ek olarak milletimizin bir daha bağımsızlık mücadelesi vermemesi için başlattığı yenileşme hareketleri de bütün dünyaca hayranlık uyandırmaktadır. Türk toplumunda tarımın ne kadar önemli bir yerde bulunulduğunu çok iyi kavrayan Atatürk, tarıma sistematik yöntem getirerek tarımsal verimliliği en üst seviyeye çıkarmayı amaçlamıştır. Dünyada birçok önemli lider gibi Mustafa Kemal de kökenini aramak için yoğun çalışmalar yapmıştır. Bu bağlamda Mustafa Kemal’in Sümerlilere oldukça yoğun bir ilgi duyduğunu görmekteyiz.1

Mustafa Kemal, tarımı sistematik bir hale getirmek istemişti. Ancak tarımı ilk defa Sümerlilerin sistematik hale getirdiğini görmekteyiz. Nippur kentinde yapılan arkeolojik kazılarda Sümerlere ait bulunan EL KİTABI diye tanımlanan tablette, Sümerlerin çiftlikle ilgili yıllıklar hazırladıklarını görmekteyiz. Sümerlerin yaklaşık M.Ö. 1700’lü yıllarda çiftçilikle ilgili birtakım tavsiye ve kuralları içeren ifadelerinin bulunduğu görülmektedir. Bulunan el kitabı “Bir zamanlar bir çiftçi oğluna öğütler verdi.” şeklinde başlamaktadır. Bu öğütlerin daha iyi ürün elde etmek için verildiğini görmekteyiz. Buna göre ekinin nasıl yapılacağı, ürünün nasıl elde edileceği, ürün kalitesini ve ürünün zararlı hayvanlardan nasıl korunacağı anlatılmaktadır. İşte bu tabletlerdeki geçen ifadeler:

Tarlanı sürüp ekeceğin zaman, sulama arklarını dikkatli aç ki sular tarlayı basmasın. Su çekildiği zaman, taranın ıslak toprağının düz kalmasına özen göster; tarlayı başıboş öküzlere çiğnetme. Kötü niyetlileri kov ve oraya oturulan bir yer gibi bak. Yarım kilonun 2/3’ünden ensiz on baltayla onu temizle. Anızlar elle sökülmeli ve demetler halinde bağlanmalı. Çukurlar tırmıkla düzeltilmeli ve tarlanın dört tarafına çit çekilmelidir. Tarla yaz güneşi altında eşit parçalara bölünsün. Aletlerin harıl harıl çalışsın. Boyunduruk çubuğu berkitilmeli, yeni kırbacın çivilerle sağlamlaştırılmalı ve eski kırbacın sapı işçilerin çocukları tarafından onarılmış olmalıdır.”2

Mustafa kemal’in sümerlerden binlerce yıl sonra modern toplum işa etmek adına gerçekleştirmeye çalıştığı tarımsal yenilikler de sümerler gibi tarımı sistemetik ibir hale hetirmenin çabasının ürünü olarak değerlendirilmelidir. Kalkınmanın tabandan yani köyden başlaması gerektiğini düşünen Atatürk, Türkiye’nin gerçek anlamda çağdaşlaşması için her şeyiyle çağdaş köyler kurulması gerektiğini düşünmüştür. Bu amaçla bizzat üzerinde kafa yorduğu İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi’ni geliştirmiştir.3 Atatürk’ün İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi’nin amacı “çağdaş” ve “çevreci” bir köy yaratmaktır.4

 İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi, daire yerleşim planına sahiptir. Daire planın tam merkezindeki küçük dairenin etrafına, gittikçe genişleyen dört daire eklenmiştir. Plan, bu yönüyle ilk bakışta bir “oklama tahtasını” andırmaktadır. Merkezden çevreye doğru helezonim bir biçimde gittikçe genişleyen dört parçalı köy planı, merkezden dışa doğru 6 yolla bölünmüştür.

 Aslı Türk Tarih Kurumu’nda muhafaza edilen “İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi’nde okul, cami, köy konağı, sağlık ocağı, otel–han, çocuk bahçesi ve fabrika dâhil toplam 43 yapı bulunmaktadır. Plana göre köyün orta yerine yapılacak anıtın etrafında sosyal tesisler, terzi, bakkal, berber gibi mekânlar yer alacaktır.

  Planın tam merkezinde bir “anıt” vardır. Merkezin hemen sağına “Köy Meydanı” yerleştirilmiştir. Köy Meydanı’nda ise “Köy Parkı” ve “Çocuk Bahçesi” vardır. Köy Parkının ve Çocuk Bahçesinin çevresinde ise oyun yeri, telefon, itfaiye, çeşme, havuz ve tuvalet göze çarpmaktadır. Planın sağında, en dış çemberden dışa doğru açılan alanda çok geniş bir koruluk vardır. Koruluğun sonundaki çayın kenarında kuzeyde değirmenler, güneyde ise “yaş ve kuru yonca ile hayvan pancar tarlası” görülmektedir. Planın sağ üst köşesinde “Hayvan Mezarlığı” , sol üst köşesinde ise “Asi mezarlık” vardır. Planın yine sol üst köşesinde “Kireç ve taş ocaklarına yer verilmiştir.

 Atatürk’ün İdeal Cumhuriyet Köyü’nde yer alan kurumlar, yapılar ve alanlar şunlardır:

Okul ve Tatbikat Bahçesi, Öğretmen Evi, Halk Odası (CHP Kurağı), Köy Konağı,  Konuk Odası, Okuma Odası, Konferans Salonu, Otel Han, Çocuk Bahçesi, Köy Parkı, Telefon Santralı ve Köy Söndürgesi, Radyolu Köy Gazinosu, Ebe ve Sağlık Kurucusu, Tarımbaşı, Hayvan Sağlık Kurucusu, Sosyal Kurumlar, Ziraat ve Et İşleri Müzesi, Gençler Kulübü, Hamam, Etüv Makinesi (Buğu s.) Köy Yunak Yeri, Cami, Revir, Kooperatifler, Köy, Dükkanları, Spor Alanı, Damızlık Tavuk, Tavşan ve Arı İstasyonları, Damızlık Ahır (Aygır ve Boğa), Kanara, Mandıra, Değirmenler, Fabrika, Asri Mezarlık, Hayvan Mezarlığı, Kireç, Taş, Tuğla ve Kiremit Ocakları, Yonca ve Hayvan Pancar Tarlası, Koruluk, Köy Gübreliği, Fenni Ağıl, Pazar Yeri ve Köy Zahire Locası, Aşım Durağı, Panayır Yeri,  Selektör Binası.

Bir yerleşim yeri için A’dan Z’ye her şeyin düşünüldüğü bu proje benzer günümüzde örnek şehirsel yerleşmeler planlanmaktadır. Nasıl Sümerler yaptığı buluşlarla insanlığı şaşırtmaktaysa Atatürk de dehasıyla hala insanlığı şaşırtmaktadır.

İşte Atatürk’ün, 1937 tarihli  “İdeal Cumhuriyet Köyü Projesi”

[1] Ayrıntılı bilgi için Göktürk’ün SON ÇAĞRI ANUNNAKİLERLE TEMAS” kitabına bakınız.

[2] Ayrıntılı bilgi için Ali Narçın’ın A’dan Z’ye Sümer kitabına bakabilirsiniz.

[3] Atatürk’ün üzerinde çalışarak uygulanmasını istediği bu proje, Afet İnan’ın “Devletçilik İlkesi ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Birinci Sanayi Planı 1933” ve Cumhuriyetin Ellinci Yılı İçin Köylerimiz” adlı kitaplarında yer almıştır. 

[4] Ayrıntılı bilgi için http://cumhuriyettarihimiz.blogspot.com.tr/2015/08/ataturkun-ideal-cumhuriyet-koyu-projesi.html adresine bakabilirsiniz.

Dünyanın en eski uygarlığı olan Sümerlilerin tarihi birçok gizemi barındırmaktadır. İlk medeniyet ürünlerinin burada verilesi ve günümüzde birçok buluşun temelinin Sümerlilere dayanması bilim dünyasının hala kafa yorduğu konular arasında gelmektedir.

Klasik tarih anlatımlarındaki kalıplara oturtulamayacak özelliklere sahip olan Sümerliler, ilk defa 1871 yılında keşfedilmiştir. Bu dönemden sonra Sümerlilerle ilgili yoğun çalışmaların yapıldığını görmekteyiz. Sümerliler ilgili araştırma yapan bilim insanlarından bazıları şöyledir: Gerhard Tychsen 1798, Friedrich Münter 1802, Georg Friedrich Grotefend, Sir Henry Wilson Eugène Burnouf ve Edward Hincks gibi oryantalistlerdi. Sümerlilerle ilgili yapılan araştırmalarda oldukça ilginç bulgulara ulaşılmaktaydı.

Sümerlilerin kökenleri konusu daha netlik kazanmamıştır. Sümer dilinin kökeni de diğer diller gibi aydınlatılamamıştır. Sümerlilerin Sami dilleri gurubundan geldiği iddia edilse de bu konuda daha netlik sağlanamamıştır. Bu kadar gizemli kozmik yapıdaki Sümerlilere Atatürk’ün önem vermesinin sebebi ne olabilir? Üstelik Atatürk zamanında Sümerlilerle ilgili yeterince net bilgiler yoktu. O dönemde daha Sümer dili çözülememişti. Çünkü Sümer’den türemiş bir dil günümüzde kullanılmamaktadır. Sümer dilinin okunmasını Asur kıralı Asurbanipal’a borçluyuz. Ancak günümüzde önemi yeni yeni anlaşılmaya başlayan Sümerlilerin Atatürk tarafından benimsenmesi Atatürk’ün dehasının ve ileri görüşlülüğünün bir kanıtıdır.

Günümüzde gerçekleşen birçok teknolojik buluşun kökeni Sümerlilere dayanmaktadır. Yazının bulunmasından takvime, tekerlek ve uzay çalışmalarına kadar birçok yenilik Sümerliler tarafından ortaya çıkarılmıştır. Sümerlilerin o dönem medeniyet seviyesindeki geldiği durumu Nippur’lu Ludigirra şöyle ifade etmekteydi : “Bu güzel ülkemize her taraftan göz diktiler. Göklere uzanan basamaklı kulelerimizin, görkemli tapınaklarımızın, arı gibi işleyen çarşılarımızın, her tarafa ulaşan kervanlarımızın, dümdüz uzanan yollarımızın, boy ürün veren tarlalarımızın, nehirlerimizde ve açtığımız kanallarda salına salına yüzen teknelerimizin, dolup taşan iskelelerimizin, her tür bilgiyi veren okullarımızın ünü uzak ülkelere kadar yayıldığından; ilkel olan bu ülkelerin halkı kıskandı bizi. Fırsat buldukça üzerimize saldırdılar. Kentlerimizi yakıp yıktılar”

O halde bilim Sümer’de boşalmıştır demenin hiçbir sakıncası yok. “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” diyen Atatürk’ün Sümerlilere ilgi duymasından daha olağan ne olabilir ki?

Atatürk Sümerlilere olan ilginin halk nezdinde de güncel tutulması ve yayılması için birçok çalışma yapmıştır. İlk olarak Sümer kelimesini halk dilinde güncel tutmak için Sümerbank’ı 11 Temmuz 1933’de yani cumhuriyetin 10. Yılında kurmuştur. 20 milyon TL sermaye ile kurulan Sümerbank tamamen yerli imkânlarla oluşturulmuştur. Sümerbank sanayileşme sürecinde kurulacak kamusal ve özel teşebbüslerde devlet desteğini sağlayacaktı. Bu nedenle Türkiye’de sanayileşme Sümerbank ile başlamıştır.

1933 yılında kabul edilen birinci beş yıllık kalkınma planında yer alan önemli işletmelerin kuruluşunu Sümerbank üstlendi. Bu doğrultuda Bakırköy Bez fabrikasının büyütülmesi, Konya Ereğli’de 16500 iğlik ve 300 tezgâhlı ince kumaş fabrikası, Kayseri’de 33000 iğilik ve 1050 tezgâhlı kumaş fabrikası, Nazilli’de 29000 iğlik ve 650 tezgâhlı basma fabrikasının kurulmasına ilaveten Merinos yünü işleyecek fabrikaların kurulması, demir sanayi, bakır madenlerinin işlenmesi, kükürt madeninin işletilmesi, porselen fabrikası, klor fabrikaları, kâğıt ve suni ipek fabrikaları gibi Türkiye sanayisinin temellerini Sümerbank atmıştır. Nasıl ki bilim Sümerlilerle başalarsa Türkiye’de de sanayi Sümerbank’la başlamıştır.

Atatürk bilimsel yönden gerek kendisinin gerekse de Türk Tarih Kurumu nezlinde yaptırdığı çalışmalarla Sümerliler hakkında bilgi elde etme gayretinde olmuştur. Atatürk’ün Türk tarih tezi ve güneş dil teorileri dünyadaki Sümerlilerle ilgili bir çok çalışmasının yanlış yönlendirmelerine cevap niteliğinde olmuştur.

Bugün insanlık temelini Sümer’de ararken Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini atan Atatürk’ün Sümerlilere olan ilgisi o’nu daha da yüceltmektedir.