Etiket

asimilasyon

Tarama

Eski Türkler adlı doktora çalışmasıyla tanınan Gumilev’in yazdığı “Etnogenez Halkların Yükselişi ve Düşüşleri adlı kitabı dünya literatürlerini derinden sarsmıştır. Kitabın Türkçe Çevirisini Ahsen Batur yapmıştır.

Bu yazımızda amacımız tarihi yargılamak veya yönlendirmek değildir. Dünyaca ünlü bir yazarın Osmanlı’nın devşirme sistemine yönelik görüşlerini aktaracağız. Bu bağlamda Gumilev, sadece Osmanlı’nın değil hemen hemen bütün etnogenez hakların yükseliş ve düşüşlerinde etkili olan faktörleri kendi bakış açısına göre değerlendirmiştir.

Kitabın 119. Sayfasında yer alan “Etnik Temas Varyantları” başlıklı bölümde etnik temasın dört başlığa göre şekillendiğinden bahsetmektedir. Bu başlıklar şöyle sıralanmaktadır,

a) Bir arada yaşama

b) Asimilasyon

c) Melezleşme

d) Kaynaşmadır.

Yazar C varyantındaki melezleşmeye ekzogam nikâhlardan türeyenlerin melezliği ya üçüncü dördüncü kuşakta ortadan kaybolur, ya da bireyler, baba ya da anne tarafından birbirine çeker şeklinde ifade etmektedir. Bu tanımlamadan sonra Osmanlı’daki melezleşmeyle ilgili şu değerlendirmeyi yapmaktadır.

“örneğin 16. Yüzyılda Türkler, Müslüman olmanın birinci şartı olan kelime-i şahadet getirmenin ve sultana tabi olmanın gerçek bir Türk olmak için yeterli olduğunu düşünürlerdi. Başka bir ifadeyle, onlar etnik mensubiyeti istenildiği zaman değiştirilebilen bir durum olarak algılıyorlardı. Bunun sonuçları kendisini 100 sene sonra gösterdi.

17. yüzyılda Bab-ı Ali’nin düşüşü, o dönem Türk yazarlarının dikkatini çekti. Onlara göre düşüşün sebebi, acemi oğlanlar yani devşirmelerin çocukları idi. Bu fikrin taraftarlarının samimiyeti, hiçbir şüphe doğurmuyordu. Devşirmelerin bazıları, örneğin Fransız Köprülü ve Yunanlı Barbaros Hayrettin gibi, enerjik ve faydalı insanlar olsa da, onların büyük çoğunluğu sıcak bir yuva arıyor, vezirlerin Polonyalı, Hırvat, İtalyan, Yunanlı vs. kadınlarla dolu haremleri vasıtasıyla yüksek maaşlı vezirlere kapağı atmaya çalışıyorlardı. Bunlar Osmanlı etnosunu parçalıyorlardı ve gerçek Osmanlılar, artık 18. Yüzyılda kendi ülkelerinde ezilen, zulme uğrayan bir etnosa dönüşmüşlerdi.

Yabancı akını, ahlak ve davranış kurallarını zedeliyordu. Bu zedeleme kendisini, vezirlerin ihanetlerinde, kadıların rüşvetçiliğinde, ordunun savaş kabiliyetinin düşüşünde ve ekonominin dağılmasında gösterdi. 19. Yüzyıl başlarına doğru Osmanlı artık hasta adam durumuna gelmişti. Güçlü bir halkın tuhaf bir şekilde zayıf duruma düştüğü görülüyordu.