Dünyanın geleceğine ilişkin değerlendirmede bulunmak için günümüzün mevcut verilerinden yaralanmak gerekmektedir. Geçen sayımızdaki yazımızda mevcut sorunları genel olarak değerlendirmiştik. Bu yazımızda ise dünyanın geleceğine yönelik karamsar tabloların oluşmasına dayanak oluşturacak verilerden yaralanacağız.
Dünyada hiç tükenmeyecek gibi duran kaynakların aslında bir dayanma kapasitesi bulunmaktadır. Bu kapasiteyi zorlayan insanların ihtiyaç algılamalarındaki değişikliliklerdir. İnsanların daha fazlasını isteme ve tüketme isteği doğal kaynakları geri dönüşü mümkün olamayan biçimde tükenmesine neden olmaktadır. Aslında dünyada doğal sistemlerin ana sigortası doğal kaynaklardır.
Doğal kaynakların önemine ilişkin örnekler
- Yapılan araştırmalara göre ormanların yaz aylarında hava sıcaklığını 5–8,5oC arasında düşürmekte, kış aylarında ise 1,6–2,8oC arasında yükseltmektedir.
- İyi gelişmiş 100 yaşındaki bir kayın ağacının yaklaşık 800.000 yaprağı tespit edilmiştir. Bu ağacın 5000 m3 havayı temizlediği, bu tek ağacın kesilip ortadan kaldırılması halinde aynı işlevi yerine getirmesi için 2700 fidan dikilmesi gerektiği, bunun üç yıllık masrafının 3 milyon dolar olduğu hesaplanmıştır.
- Günümüzde sadece 15 kadar bitki türü dünya nüfusunun %90’nını doyurmaktadır.
- FAO’nun tahminlerine göre 4–6 bin tür tıbbi bitkinin uluslararası ticareti yapılmaktadır.
Yukarıdaki örneklerin çoğalmak mümkündür. Çünkü doğal kaynaklar onca tahribe rağmen halen dünya nüfusunun ihityaçlarını karşılayabilmektedir. Ancak doğal kaynakların sınırlılığı ile insanların isteklerinin sonsuzluğu arasında süren bu savaşta hiç şüphesiz ki insanın doymak bilmeyen istekleri insanoğlunun sonunu getirecektir.
Tüketim toplumu ve dünyanın geleceği
Buraya kadar açıklamaya çalıştığımız hususlar dünyanın genel çevre sorunlarını belirlemek şeklinde olmuştur. Ancak mevcut çevre sorunlarının ana kanyağı üzerinde yeterince durulmamaktadır. Hal öyle bir duruma ulaşmıştır ki, artık bazı çevresel sorunları ortadan kaldırmanın mümkün olmadığı bir duruma doğru gitmektedir. Buna göre artık insanların tüketim alışkanlıklarının sorgulanmasının sırası gelmiştir. Tüketim toplumunun aldatıcılığıyla ilgili aşağıda birkaç hususu belirtmekte yarar vardır.
- Zengin ve yoksul ülkelerde bildirilen mutluluk düzeyleri arasında çok az bir fark vardır.
- Hayal edebildiğimiz tek tatmin olma şansı, şuan sahip olduğumuzdan daha fazlasına sahip olmak. Fakat hepimizi tatminsiz yapan şey de şu anda sahip olduklarımız.
- Dünya genelinde 202 dolar milyarderi ve 3 milyondan fazla dolar milyoneri var. Aynı zamanda yol kenarlarında, çöplüklerde ve köprü altlarında 100 milyon evsiz insan yaşamaktadır.
- Hollanda tarımsal ürünleri kendi topraklarının üç katı büyüklükte topraklara sahip gelişmekte olan ülkelerden ithal etmektedir.
- Reklamcılar, belli bir ürünü satmayı başaramasalar bile, yaşamdaki her sorunu çözebilecek bir ürünün var olduğu ve doğru şeyleri satın alırsak varoluşun tatminkâr ve tam olacağı fikrini durmaksızın tekrarlayarak tüketiciliği kendisini satmaktadırlar.
- Kanada, her yıl sadece Amerikan gazetelerinde üzerine reklam basılacak gazete kâğıdını sağlamak üzere, uzun süredir var olan ormanlarının 17 bin hektarını-Washington büyüklüğünde bir alanı- kesmektedir.
Yukarıdaki örneklerde de anlaşılacağı üzere tüketim toplumu sadece sahte bir mutluluk vaat etmektedir. İnsanların çok tükettikleri takdirde daha fazla mutlu olacakları düşüncesi, insanları daha fazla mutsuzluğa sevk etmektedir. Ancak inansın tüketim hırsından kaynaklanan davranışlarının en büyük bedelini çevre ödemektedir. Çünkü şuan var olan çevresel sorunların en başlıca nedeni insanların tüketim yoluyla çevreye verdikleri zararlardır.
Sonuç ve öneriler
İnsanların tüketmeden yaşamaları mümkün değildir. Ancak tüketim alışkanlıklarını çevreye daha duyarlı hale getirmesi dünyanın geleceğine ilişkin karamsar tabloların dağılmasına neden olur. Eğer gezegenin yaşamı destekleyen ekosistemlerinin gelecekteki nesillere kalması isteniyorsa, tüketim toplumu, kısmen kaliteli, düşük enerji gerektiren dayanıklı tüketim mallarına yönelerek, kısmen de tatmini boş zamanlar değerlendirmede, insan ilişkilerinde ve maddiyata dayalı olmayan diğer alanlarda arayarak kaynak kullanımını önemli derecede azaltmak zorundadır.
İnsanların tek başına tüketmek yerine paylaşmanın daha ön plana çıktığı, insana verilen değerin doğal çevreye verilen değerle aynı düzeyde olması gerekmektedir. Bunun için daha iyi ve sağlıklı bir gelecek için tüketim alışkanlıklarımızı bir an önce gözden geçirmek durumundayız.