Etiket

saadabat paktı

Tarama

Türkiye dünyanın en hassas coğrafyalarından birinde kurulmuş bir ülkedir. Bu coğrafya binlerce yıldır birçok medeniyetin güç egemenlik mücadelesine sahne olmuş bir yerdir. Yaklaşık bin yıldır Anadolu’ya hâkim olan Türkler her zaman dünya egemenliği mücadelelerinin önemli bir ayağı durumundaki Anadolu’yu elde etmeyen çalışan güç merkezlerine karşı amansız mücadele vermiştir.

Sadabat-Paktı-300x225

Üç kıtaya yayılan Osmanlı imparatorluğunun gücünün azalmasına bağlı olarak Türklerin bin yıldır yaşadığı toprakları da kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştır. Bütün dünyaya benzeri görülmemiş kurtuluş mücadelesi vererek Anadolu’nun Türk yurdu olduğunu bütün dünya bir kez daha anlamıştır. Türkiye’nin tabii olduğu sınırlar çok stratejik bir hat üzerinde bulunmaktadır. Bu da yaşadığımız coğrafyanın çok yönlü ve kapsamlı bir dış politika üretmesini zorunlu kılmıştır. Anadolu’yu ele geçirmek isteyen büyük güçlere karşı verdiğimiz ulusal kurtuluş savaşı ile topraklarımızın güvenliğini güvence altına aldık. Söz konusu coğrafya dünya enerji kaynaklarının kilit noktasında olunca emperyalist güçler için her zaman bir hedef durumundadır.

Birinci Dünya savaşının sonuçlarından hoşnutsuz olan devletlerden biri olan İtalya yeni sömürgeler elde etmek için 1935 te Habeşistan’a saldırması Ortadoğu ülkeleri ve bizim için ciddi bir tehdit olarak algılanmıştır. İtalya’nın yayılmacı tutumunu karşı Türkiye’nin öncülüğünde bölgesel güvenliği artırmak için bir takım girişimlerde bulunulmuştur. Bunun üzerine 2 Ekim 1935 de Cenevre’de Türkiye, İran ve Irak arasında üçlü bir bölgesel işbirliği anlaşması imzalamış sonra da Afganistan’ın da katılımıyla dörtlü antlaşmaya dönüşmüştür. Ancak İran ve Irak arasında birtakım sorunlar bulunmaktaydı. Buna ilaveten Türkiye- İran arasında halledilmesi gereken sıkıntılar vardı. Bu durum 2 Ekim mutabakatının hayata geçmesine engel olmaktaydı. Türkiye komşuları ile olan ihtilaflarını gidermek için ilişkilerini sıkılaştırdı. 1937 Ocak ve Nisan ayları arasında Türkiye İran arasında çeşitli alanlarda işbirliği içeren anlaşmalar imzalandı. Nisan 1937 de, Türkiye- İran, Türkiye- Irak arasında 5 Haziran 1926 da imzalanan dostluk Antlaşması 2 yıl daha uzatıldı. İran ve Irak arasındaki anlaşmazlıklar da 4 Temmuz 1937 de imzalanan bir antlaşma ile çözümlendi. Böylece dört devlet arasındaki anlaşmazlıklar usta bir diplomasi ile giderilmiş oldu.

İtalya’nın Habeşistan’a saldırmasını fırsat bilen Türkiye, İran, Irak ve Afganistan’ı Tahran’daki Sadabat Sarayı’nda bir araya getirerek 18 Temmuz 1937 de “Sadabat Paktı” adını alan saldırmazlık antlaşması imzalandı. Buna göre taraflar birbirlerinin iç ilerine karışmaktan kesin olarak kaçınacak bir siyaset yiyecekler. Ortak sınırların dokunulmazlığına uyacaklar ve birbirlerine saldırgan hareketlerde bulunmayacaklardır. Ortak çıkarları ilgilendiren konularda birbirlerine danışacaklar. Kellog Paktı’na uyuyacaklar. Pakt 5 yıl geçerli olacak ve imzalayıcı devletler tarafından sürecin sona ermesinden 6 ay önce pakt fesih ihbarında bulunmadıkça antlaşma 5 yıl süreyle uzatılmış sayılacaktır.

Dünya petrol rezervlerinin %65’ine sahip olan Ortadoğu üzerinde, Amerikan hâkimiyetini oluşturmak, Washington açıcısında kaçınılmaz bir gereklilik olarak ortaya çıkmaktadır. Ancak Büyük Ortadoğu Projesi ile sınırları yeniden tanımlanan Ortadoğu Bölgesinin anti-Amerikanizm üreterek yeni 11Eylülere neden ve küresel istikrarı böylece hegemonyayı tehdit eden bir bölge olmaktan çıkarılması için “demokratikleşme ve serbest piyasa ekonomisi” çerçevesinde dünya pazarlarına eklenmesi gerekmektedir ki, bu da Büyük Ortadoğu projesinin temel amacıdır.

Büyük Ortadoğu projesi yenidünya düzenine geçişin önemli bir ayağını teşkil etmektedir. Çünkü bu ayak Amerikalı stratejistlerin belirlediği ABD’nin küresel üstünlüğünü hâkim kılmayı ve ABD’ye yönelecek saldırıları daha oluşmadan bertaraf edilmeyi amaçlayan bir doktrin çerçevesine oturtulmasıdır. ABD, hem küresel enerji alanlarının denetimi altına alan hem de kendisine çıkabilecek rakip devletleri kendisine bağımlı kılarak etkisizleştirmeyi amaçlayan bir politikayla hareket etmektedir. Bu amaçla oluşturulması düşünülen BOP tamamen Amerikan çıkarlarını güvence altına almakla ilgilidir. Yoksa ABD’nin söylemlerinde sürekli olarak insan hakları, demokrasi ve özgürlük gibi kavramlar sadece ABD çıkarlarını kamufle etme isteğinden başka bir şey değildir.

Büyük Ortadoğu olarak tanımlanan bölgenin dünya petrol üretiminde % 65,4 üne sahip olmasının dışında bölgede; bor, doğalgaz, fosfat, sülfür, kömür, krom, demir filizi, kurşun, magnezyum, çinko, asfalt, kaya tuzu, mermer, alçı taşı, kireç taşı, tuz, su, kereste, potasyum, bakır filizi, balçık, kum, kaya petrolü, altın, nikel, kobalt, boksit, uranyum, talk ve taş pamuğu gibi büyük bölümü stratejik hammadde özelliğinde olan madenler bulunmaktadır.

ABD, 2003 yılında bütün uluslararası hukuk tanımazlığını göstererek Irak’ı işgal etmiştir. Daha sonra yaptığı açıklamalarda BOP temelinde bölgenin yeniden yapılandırılacağı ve bölgedeki haritaların yeniden çizileceğini belirtmiştir.

ABD’nin Irak işgalinde önemli hedeflerinden birisi de petrol ihraç eden ülkelerin petrol fiyatlarını keyfi ayarlamasının önüne geçmekti. Çünkü OPEC üyeleri içerisinde önemli bir üretim payına sahip olan Irak’ın petrolü ile petrol borsasında fiyatları ayarlama konusunda ABD’de söz sahibi olabilirdi. ” 112 milyon varille, Suudi Arabistan ve Kanada’dan sonra dünyanın ispatlanmış üçüncü büyük petrol rezervine sahip olan Irak’ın tekrar petrol piyasalarına dönmeleri önemli bir olaydır. Libya, İran, Venezüella, Cezayir, Katar gibi OPEC ülkeleri de olmak üzere birçok petrol üretici ülke, petrol sektörlerini kontrollü olarak yabancılara açmış durumdadır. Ancak Irak’ın durumu hala açık değildir. Baas rejimi döneminde, Çin, Fransa ve Rusya ile imza attığı milyar dolarlık birçok ihalenin akıbeti belli değil. Ancak on yıl içinde petrol piyasasına tam olarak dönmüş Irak’ın bu piyasada önemli rol alacağı tahmin edilebilir.”

Büyük Ortadoğu Projesinde geleceği en çok merak edilen ülkelerden birisi de Suudi Arabistan’dır. Irak’ın petrol piyasalarında etkinliğini artırması ve ABD’nin OPEC üyeleri içerisinde dolaylı olarak petrol fiyatlarını belirleme ihtimali Suudi Arabistan’ın petrolden aldığı payın azalmasına sebep olacaktır.

Sadabat Paktı ile Büyük Ortadoğu Projesi’ni değerlendirecek olursak;

  • Sadabat paktı, hem bölgenin güvenliğini hem de Türkiye’nin güvenliğini sağlama hedeflenmişken BOP ile bölge ve Türkiye’nin güvenliği tehlikeye girmiştir.
  • Sadabat paktında devletlerin egemenlik haklarına müdahaleden özenle kaçınılırken BOP ile devletlerin içişlerine karışmak gelenek haline geliyor.
  • Sadabat paktı milli bir özellik taşırken BOP gayri millidir.
  • Sadabat paktı Türk millettin menfaati göz önünde bulundurularak hazırlanmışken BOP, emperyalist güçlerin menfaatlerine göre hazırlanmıştır.
  • Sadabat paktı bölgeye barış getirmişken BOP bölgeye savaş getirmiştir.
  • Sadabat paktı ile Türkiye’nin bölgede gücü ve etkinliği artmışken BOP ile Türkiye bölgede yalnızlaşmıştır.
  • Sadabat paktı ile bölge ekonomisi canlanmışken BOP ile bölge ekonomisi durgunlaşmıştır.
  • Sadabat paktı ile bölge güvenliğini sarsacak ayrılıkçı hareketler önlenirken BOP ile bölge ayrılıkçı hareketlerin cirit attığı saha haline gelmiştir.