Sümer tabletlerinden anlaşıldığı kadarıyla “gökyüzünden yerküreye inenler” anlamına gelen Anunnakiler, şeklen insan gibi görünseler de, gerek boyları gerekse de insana göre çok uzun süren yaşamları nedeniyle insanüstü bir durum kazanmışlarıdır. Boyları 3-4 metre olan Anunnakiler, binlerce yıla dayanan uzun yaşam formlarına sahiptiler. Teknoloji bakımından binlerce yıl öncesinde bile günümüz teknolojisinden çok üstün bir yapıda olan Anunnakiler’in insanlara birçok bilimsel gelişmeyi öğrettiği yine Sümer tabletlerinden anlaşılmaktadır.
Anunnakilerin gelmiş olduğu gezegen bize hiç de uzak değildir. Güneş Sistemimiz’in onuncu gezegeni diye adlandırılan Nibiru, günümüzdeki ismiyle Planet X, bu uzaylı türün anavatanıdır. Nibiru gezegeninin yaşam özellikleri ve Anunnakiler’in teknolojik alandaki ileri seviyeleri onları ölümsüzlük derecesinde uzun ömürlü yapmıştır.
İnsanoğlunun dünyada nüfuslanması üç aşama şeklinde gerçekleşmiştir. Birinci dönemde insanın alet kullanmaya başladığı dönem, ikinci dönem insanın yerleşik hayata geçtiği dönem, üçüncü dönem de sanayi devrimi dönemidir. Bu üç dönem de nüfusta sıçramanın olduğu dönemdir. Özellikle sanayi devrimi sonrasında dünya nüfusu ilk defa bir milyarı aşmıştır. Yüzbinlerce yılda ancak bir milyara ulaşan dünya nüfusu, günümüzde 5-6 yılda bir milyar artmaktadır. Nüfusun bu kadar hızlı artması, yüksek doğum oranlarından ziyade ölüm oranlarının hızlı bir şekilde azalmasıdır. Aynı şekilde, insanın hayatta kalma süresi de giderek artmaktadır. Örneğin sadece 50 yıl önce ortalama ömür 40 iken günümüzde 60 yıla yükselmiştir. Gelişmiş ülkelerde bu ortalamalar 70-80 yıla kadar çıkmaktadır.
Modern zamanlarda insan ölümü artık çözülmesi gereken teknik bir sorun olarak görmeye başlamıştır. Öyle ki bilimsel çalışmalarla bile ilgisi olmayanlar artık ölümü teknik bir aksaklık olarak görmeye başlamışlardır. Yani bir hastalık, bir kaza, cinayet veya doğal afetin ölüme sebep olduğunu artık hemen hemen her kesim kabul etmektedir. Bilim camiasında ise her insanın yaşama hakkının son kullanma tarihinin olmadığı yönünde hükümler ağırlık kazanmaya başlamıştır. Ölümsüzlük ya da Anunnakiler gibi uzun ömürlü olunabilmeği konusunda ciddi çalışmalar devam etmektedir.
Özellikle 2013 yılından itibaren Google’un mühendislik yönetimine atanan Ray Kurzweil, ölümü çözmek için çalışmalara başlamıştır. Calico isminde bir şirket kuran Kurzweil, başka bir ölümsüzlük savunucusu Bill Maris’i yatırım fonlarını düzenlemek üzere görevlendirdi. Ocak 2015’de verdiği bir mülakatta 500 yaşına kadar yaşamanın mümkün olduğunu belirtmiştir. Bunun için de şirketin 2 milyar dolarlık portföyünün yüzde 36’sını hayat uzatma projelerine aktarmaktadır. Silikon Vadisi’nde, PayPal’ın kurucularından Peter Thinel, yakın zamanda sonsuza kadar yaşamayı planladığını söyledi.
Genetik mühendisliği, onarıcı ilaçlar ve nano teknolojiler bu alanda gelecek vadetmektedir. Tahminler 2100 veya 2200 yılında ölümü yenme konusunda ciddi mesafelerin alınacağı yönde. Gelecekte sadece hastalıkları iyileştirmek için değil, ölen hücreleri yenilemek için de adımlar atılacağı yönde yüksek kanılar mevcuttur.
Ölümsüzlük üzerine yapılan çalışmalar herkesi kapsayacak nitelikte değildir. Bu iş için ciddi ödeneklerin verilmesi gerekmektedir. İnsan hayatının uzatılması ile gelişmişlik düzeyleri aynı doğrultudadır. Dokuların yenilenmesi çalışması çok farklı sonuçlar ortaya çıkarabilir. Örneğin insanların yaşı ilerlese de yaşlanmamaları durumu ortaya çıkabilir. Ya da günümüzden çok kuvvetli çok sağlıklı daha iri cüsseli ve daha zeki nesiller genetik mühendisliğindeki çalışmalarla gerçekleşebilir. Buradaki esas sorun, dünyanın böyle bir nüfus baskısını kaldırıp kaldıramayacağı sorunudur. Belki de bu alanda ciddi ilerlemeler kaydedilmiştir. Ancak, şartlar bunu uygulamak için uygun olamayabilir.
Ünlü nüfus bilimci Malthus’un yaklaşık 150 yıl önce öngörülerinde dünyanın böyle bir nüfusu taşıyamayacağı, büyük bir açlık felaketinin geldiğini ve kitlesel ölümlerin yaygınlaşacağını söylemişti. Ama yeşil devrim olarak adlandırılan tarım devrimi ile birim alanda alınan verim en yüksek boyuta çıkarılarak dünyanın bir küresel gıda krizine maruz kalması engellenmişti. Günümüzde artan nüfus baskısına ölmeyen bir nüfusu eklediğimizde dünya kaynakları bu nüfus bakısına nasıl dayanabilir diye düşünüyoruz. Ama yine teknolojik gelişmelerin ne boyutta ilerleyeceğini kestiremiyoruz. Gelecekte hayvan çiftlikleri olmadan et üretimi, toprak olmadan tarımsal üretim ve su olmadan yetişen bitkiler gibi birçok genetik çalışma günümüzde devam etmektedir. Artan bu nüfus baskısının gıda ihtiyacı böyle karşılanabilir.
Ayrıca yerleşme yerleri konusu değerlendirildiğinde dünyanın yüzde yetmişi sularla kaplıdır. Bu alanlarda hiç yerleşme yoktur. Geleceğe yönelik Atlantis benzeri yerleşmeler için çalışmalar sürdürülmektedir. Sonuçta insanlar Anunnakiler’den kazandıkları bilgilerle Anunnakiler gibi olma yolunda çalışmalar yapmaktadır. Bu alanda atılacak en önemli çalışma insan hayatının uzatılması çalışmasıdır.
Dünyada çok başarılı komutanlar olmuştur. Ancak yoktan bir ordu meydana getirip emperyalizmi dize getiren komutan yoktur. Dünyada çok başarılı siyasetçiler olmuştur. Ancak halkı yüzyıllarca taassup altında yaşayıp halkını çağdaşlaşma hareketinin içine sokan ve şeriata karşı başarı kazanan bir siyasetçi yoktur. Dünya’da çok iyi ekonomistler çıkmıştır. Ancak yüzlerce yıl yoksulluktan, savaştan ve borçlar altında ezilen bir halka ağır sanayi hamleleri yaşatan, dışardan borç almadan kalkınma sağlayan bir ekonomist yoktur. Dünyada çok iyi eğitimciler olmuştur. Ancak yüzyıllarca unutulan, cahil bırakılan bir halka aklın ve bilimin ışığında modernleşme hedefi koyup, okuma yazma oranlarının %7’lerde olduğu bir halka başöğretmenlik yapan bir lider yoktur. Bunların hepsini gerçekleştiren tek lider Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bu kadar çok yönlü ve bu kadar başarılı bir liderin dünyada başka bir örneği yoktur.
Mustafa Kemal özel yeteneklere sahip birisidir. Ancak sadece yeteneklerinin ardına sığınmamış kendini geliştirmek için de azami bir gayret içerisinde olmuştur. Örneğin Ray Brock’un Hayalet Süvari kitabında Mustafa Kemal’in daha 14 yaşında askeri okula başladığı yıllarda okul kütüphanesindeki bütün kitapları okuduğu gibi Napolyon’un savaş stratejileriyle ilgili kitabını yedi kez okuduğunu anlatmaktadır. Okumak, Mustafa Kemal’in hayatının ayrılmaz bir parçası olmuştur. Katıldığı ya da yönettiği savaşların en zor dönemlerinde bile kitap okumayı ihmal etmemiştir. Örneğin Turgut Özakman’ın Şu Çılgın Türkler kitabında, Mustafa Kemal’in Sakarya savaşının en zor anında gece Reşat Nuri’nin Çalıkuşu romanını okuduğu ve yakın arkadaşlarına bu romanı tavsiye ettiğini yazmaktadır. Sakarya savaşı gibi ölüm-kalım mücadelesinin olduğu bir dönemde bile kitap okumaya fırsat bulması çok manidardır.
Mustafa Kemal, sadece kitap okumakla kalmamış dönemin en büyük bilim insanlarını meşhur Çankaya sofralarına çağırmış ve hiç bıkmadan büyük bir iştahla onları dinlemiştir. Gittiği yerlerde çok iyi gözlemci olmuş, özellikle tarihsel ve kültürel eserlere büyük bir ilgi göstermiştir. Mustafa Kemal’in, okumaları ve araştırmaları sayesinde bilgi seviyesi öyle bir yükselmiş ki, şu iddialı sözü söyleyebilmiştir. “İncelediğim bütün filozoflar arasında insanlığın sorunlarına gerçekçi çözümler üretecek birisine rastlamadım.” Bu cümleyi şöyle yorumlayabiliriz: Mustafa Kemal, dönemindeki bütün filozofları inceliyor ama, kendi bilgi birikiminin üzerinde birine rastlayamıyor.
Mustafa Kemal’in üstün yeteneklerinin oluşmasında; azmi, cesareti ve kararlığının altında her şeyden önce kendine güven duygusu yatmaktadır. İnandığı bir şey için hiç tereddüt etmeden hareket etmesi o’nun özgüven sahibi olmasıyla ilgilidir. Örneğin, Çanakkale’de İngilizler’in çıkarma yapacakları yeri bilip askerlerini, üstlerinin emri olmadan harekete geçirmesi, Mustafa Kemal’in kedine olan güveniyle ilgili bir durumdur.
Atatürk hakkında en kapsamlı araştırmalara imza atan Andrew Mango, Mustafa Kemal’in kendine olan yüksek güvenini onun ölümsüzlük duygusuna sahip olmasına bağlamıştır. Çanakkale savaşında göğsüne şarapnel mermisinin çarptığında, hayatta kalmasını Mango, Mustafa Kemal’in ölümsüzlük duygusunun pekiştirdiğini belirtmiştir. Yine Mango, kitabında Atatürk’e yapılmaya çalışılan İzmir suikastıyla ilgili şöyle bir değerlendirme bulunmuştur: “İzmir suikastı zanlıları yakalanıp Atatürk’ün karşına getirildi. Atatürk, kendi ölümsüzlük düşüncesiyle yüzleşmek zorunda olduğunu hissetti. Hemen belindeki tabancayı çıkarıp zanlıya verdi. Hadi dedi, beni vurmak istiyorsun. Al o zaman şu tabancayı ve beni vur dedi. Tabii zanlı, Atatürk’ü vurmaya cesaret edemedi. Bu durum da Atatürk’ün ölümle yüzleşmesini sağlamış ve Atatürk’ün ölümsüzlük düşüncesini değiştirmemiştir.”
Uzun süren araştırmalar, uykusuzluk, düzensiz beslenme Atatürk’ün sağlığını iyiden iyiye bozuyordu. Sinan Meydan’ın Türklerin Gizli Tarihi kitabında Atatürk’ün 30 saat aralıksız kütüphane kalıp kitap okuması nedeniyle kalp spazmı geçirdiğinden bahsetmektedir. Yine ilginç örneklerden biri de, Atatürk’ün ölümünden birkaç ay önce doktorların, hastalığının iyice ilerlediğini ve bu nedenle 6 ay boyunca sadece yatakta uzanarak durması gerektiğini, hatta oturmasının bile sakıncalı olduğunu belirtmişlerdir. Böyle yaparsa Atatürk’ün birkaç sene daha yaşayacağını açıklamışlardır. Atatürk ise Hatay meselesi gündemde olduğu için yatmayı reddetmiştir. Dünya devletlerinin Atatürk’ün rahatsızlığından yararlanıp, Hatay meselesini kendi lehlerine çevirmelerinin engellemek için, Mustafa Kemal, Adana’ya gitmiş ve ben daha ayaktayım dercesine iki saat boyunca ayakta askeri birliklerin geçişini denetlemiştir. Doktorların altı ay hiç kıpırdamadan yatmasını söylediği Atatürk’ün o zamanın ulaşım araçlarıyla Adana’ya gitmesi ve askeri birlikleri ayakta denetlemesi tam bir çılgınlıktır. Ama Mustafa Kemal’in bu hamlesi Hatay’ın anavatana katılmasını sağlamıştır. Bu ne nedenle Mustafa Kemal, Hatay şehididir.
Atatürk’ün ölümsüzlük inancı gerçekleşmiştir. Atatürk, o kadar baskıya, iftiraya, yalana ve hakarete rağmen hala Türk halkının gönlünde yaşamaktadır. Kendi çağında yaşayan liderlerden hiçbirisi Mustafa Kemal kadar iyi bir intiba bırakmamıştır. Öngörüleri hep gerçeklermiştir. Bu nedenle ölümsüzdür. Mustafa Kemal’in en büyük öngörüsü “Türkiye Cumhuriyeti’nin sonsuza kadar yaşayacağıydı.” Bu öngörü Atatürk’ün izinde olanları asla yıldırmamalıdır. Yazımızı “Türkler ansiklopedisi” için yazılan şu mısralarla bitirmek istiyorum:
ŞİMDİ DAHA HIZLI YÜRÜMELİSİN
YORULANA BAKIP ÜZÜLME
YOLUNA ÇIKANA BAKIP UMUDUNU YİTİRME
BUGÜNE KADAR HERŞEY YAZILDI
ŞİMDİ SEN YAZIYORSUN
TARİHİ EN BÜYÜK TÜRKLE
ATATÜRKLE YAZIYORSUN
VE DEDİ Kİ :
“TARİH YAZMAK, TARİH YAPMAK KADAR ÖNEMLİDİR”