Etiket

doğu trakya

Tarama

Türkçe kökenli olan Balkanlar, sarp, geçit vermez dağlık arazi anlamına gelmektedir. Meriç ve Tuna nehirleri arasında kalan bu engebeli alanı Avrupalı coğrafyacılar jeopolitik bir alan olarak Balkanlar diye nitelendirmişlerdir. Siyasi anlamda ise etnik ve mezhepsel gerilimlerin yüksek olduğu zor bir alan olarak da balkanlar adı kullanılmaktadır.

Bu karışık coğrafyaya en etkili Türk akınları 14. Yüzyıldan itibaren başlamış ve bunu takibenden yıllarda balkanlar yoğun bir Türk yerleşim alanı haline gelmiştir. Türklerin balkanlarda iskânlarına bağlı olarak burada yaşayan yerel unsurlarla çok etkileşim kurulmuştur. Bu durumu Osmanlı devlet idaresinin en üst birimlerinde de görmek mümkündür. Şöyle ki, Osmanlı sadrazamlarının 33’ü Arnavut, 12’si Boşnak, 5’i Hırvat, 7’si Rum ve birer de Hersek’i, Dalmaçyalı, Bulgar ve Sırp kökenliydi.

Osmanlı devletinin batılı devletler karşısında sürekli güç kaybetmesi, Fransız ihtilalinin çıkardığı bağımsızlık ve milliyetçilik akımlarına önlem alamaması yüzünden 19. Yüzyıl Türkler için Balkanlarda felaket yılları olacaktır. 1828-1829 Osmanlı-Rus savaşından sonra artan Bulgar baskıları ile Türkmen göçleri başlamıştır. 1877-78 Osmanlı-Rus savaşından sonra 200 bin Türk Bulgaristan’dan Edirne’ye göç etmiştir. Daha sonraki dönemlerde Türklerin göçü bir milyonu geçmiştir. Sadece balkan savaşlarının olduğu dönemde göçlerin 440 bine ulaştığı görülmektedir. Bu göçler 19892a kadar devam etmiştir. Böylece Balkanlardaki Türk varlığı baskı yoluyla büyük bir oranda azalmıştır.

1870-71 yılları dünya siyaseti açısından önemli dönüm noktalarıdır. Bu dönemde İtalya ve Almanya’nın yeni sömürgecilik politikaları dünya güç dengelerini derinden etkilemiştir. Devletler arası sömürgecilik rekabeti devletleri büyük ittifaklar kurmaya itmiştir. Büyük güçler arasındaki rekabetin getirdiği boşluğu değerlendiren balkan devletleri Osmanlı devletinin de sorunlarından yaralanarak 1912’de birleşerek Osmanlıya savaş açmışlardır. Böylece Balkan Türklerinin en büyük insanlık felaketini yaşadıkları Balkan savaşları başlayacaktır.

8 Ekim 1912’de Karadağ’ın Osmanlı Devleti’ne savaş ilan etmesiyle savaş bir anda bütün balkan yarımadasına yayılacaktır. 16 Ekim 1912’de Sırplar Kosova’yı işgal etti. 18 Ekim 1912’de Bulgarlar Osmanlıya saldırdı. 23 Ekim 1912’de Osmanlı birlikleri yunanlıların karşısında manastırın kuzeyine çekildi. 9 Kasım 1912’de yunanlılar Selanik’i ele geçirdi. 13 Ocak 1913’de yapılan Londra konferansında Osmanlı devleti Edirne’nin kaybedilmesini onayladı. 23 Ocak 1913De İttihat ve Terakki Partisi hükümeti kurdu ve Londra konferansının karalarını reddetti. 30 Mayıs 1913’de Londra antlaşmasının imzalanmasıyla I. Balkan savaşı sona erdi.

30 Haziran 1913’de II. Balkan savaşı başladı. Amaç I. Balkan savaşında en kazançlı çıkan Bulgaristan’da pay almaktı. Bu durumu fırsat bilen Osmanlı devleti 12 Temmuz 1913’de Bulgaristan’a savaş ilan etti. Böylece Doğu Trakya’da kaybettiği toprakları geri geldi. 30 Temmuz 1913’de imzalanan Bükreş antlaşmasıyla balkan savaşları sona erdi.


Balkan savaşlarının sonuçları kadar savaşın gidişatında meydana gelen olaylar bakımında değerlendirildiğinde her iki durum da Türkler için tam bir yıkım olmuştur. Bu durumu Çanakkale savaşlarında değerlendiren Mustafa Kemal “İçinizde Balkan savaşlarının utancını yaşamaktansa ölmeyecek kimse yoktur. Eğer öyle düşünmeyenler varsa onları kendi ellerimizle öldürürüz diye tepki göstermiştir.

Balkan savaşlarının bilançosuna bakacak olursak Osmanlı devletinin en çok zarar eden devlet olduğunu görmekteyiz. Osmanlı devleti 50 bin ölü 100 bin yaralı ve 115 bin esir vermiştir. Buna karşılık yunanlılar topraklarını %68 Karadağlılar %62 oranında genişlettiler. Sırbistan topraklarını iki kat daha genişletirken Bulgarlar II. Balkan savaşında yenilmesine rağmen topraklarını %16 genişletmiştir.

Balkan savaşlarının Osmanlı devleti tarafından kaybedilmesinde etkili olan faktörlerden biri de Ordu içerisindeki düzenin bozulmasıdır. Özellikle Subayların siyasete bulaşmış olmaları Ordu düzenini işlemez hale getirmiştir. Balkan savaşlarını sevk ve idare edecek yetenekli bir komuta heyetinin de bulunmaması yenilginin daha ağır olmasına neden olmuştur.