Canlılar dünyasında en yeni ve en kibirli olan insanlar, besin zincirinin temelini oluşturan bitkilere karşı küçümseyici tavırlarından hiç vazgeçmemişlerdir. İnsanların birbirlerini küçümseme cümlelerinden olan “ot gibi yaşamak” ve hayati fonksiyonlarını kaybetmeye yakın olan koma halindeki hastalar için “bitkisel hayat” tabirleri insanların bitkilerin dünyasına nasıl yabancı kaldığını göstermektedir. Hem bütün yaşamlarını bitkilere göre ayalaralar hem de birbirilerini aşağılarken bile bitki adlarını kullanarak hakaret ederler. Eğer insanlar bitkilerin yaşam mücadelesindeki etkisini görebilselerdi bütün övgü sözlerinde bitki betimlemeleri yaparlardı.
Dünyada canlı yaşamında en yeni canlılardan olan insanlar, dünyanın ilk canlıları olan bitkileri sessiz, faydalı ve güzel görünüm veren canlılar olduğunu düşünmüşler ve canlı sınıflamasında hayvanlardan sonra üçüncü sıraya oturturmuşlardır. Oysaki canlılar dünyasının yüzde doksan dokuzunu oluşturan bitkiler, canlıların günlük yaşam fonksiyonlarının yerine getirilmesinde vazgeçilmez bir unsurdur. Canlılar dünyasında bu denli etkili bir unsuru üçüncü sınıf canlı gurubuna sokmak insani kibrin bir ürünüdür.
Bitikleri sadece canlı statüsüne koyup onun bir canlıdan daha öte zeki, düşünebilen, stratejiler geliştirebilen ve iletişim kurabilen canlılar olduğunu, dünyada düşünmeyi sadece kendi egosu içine hapsetmiş olan insanlar çoğunlukla reddetmektedir. Bitkilerin zeki canlılar olduğunu anlatmak için Stefano Mancuso ve Alessandra Viola BİTKİ ZEKÂSI kitabını yazmışlardır. Kitap, bitkilerin zeki canlılar olduğu, kendi aralarında iletişim yapabildikleri, köklerinden en tepesindeki yaprağa kadar bilgi aktarma kabiliyetlerinin olduğu, çevresinde bulunan bitkilerden kendi türleri ile farklı türleri ayırma kabiliyetlerinin bulunduğu, tuzak kurarak avlanma kabiliyetlerinin olduğu, iklim geçişleri sırasında kuraklığa ve aşırı yağmurlara karşı tedbirler alabilen canlılar olduğundan bahsetmektedir. Kitap, insani pek çok yeteneğin daha gelişmiş halinin bitkilerde bulunduğunu anlatılmaktadır.
Akıllı olmayı kendinden başka hiçbir canlıya yakıştırmayan insanların, bitkilerin aklı olmadığını düşünmeleri insanların bu konuda fazla akıl yürütemediğini göstermektedir. Yaşanılan bir soruna çözüm üretmede başarılı olmayı akıl olarak değerlendirirsek bitkilerin bu konuda ne kadar akıllı olduğunu daha iyi anlayabiliriz. Bitkiler insanlar ve hayvanlar gibi hareket kabiliyeti bulunmayan canlılardır. Hareket kabiliyetlerinin olmamasına rağmen bitkiler bir sorun karşısında, insanlar ve hayvanlardan daha üstün iyi stratejiler geliştirebilmektedirler. Bitkiler insanlar ve hayvanlar gibi yürüyemeseler, koşamasalar da gerek kökleri gerek dalları ve gerekse yapraklarıyla yetişmeleri için en uygun yerlere yönelebilmektedirler. Örneğin kökleri sayesinde su bulacakları yerlere yönlenirken dalları ve yaprakları sayesinde güneş ve ışığı bulacak yerlere yönlenmektedirler. Bitkilerin saklanma ve taklit yeteneklerini en iyi çiftçiler bilirler. Bitkiler hem tarım ürünlerini taklit ederek, hem de tarım ürününün hemen dibinde yetişerek kendilerini çok güzel gizleyebilirler.
İnsanlar ve hayvanlar yaşamsal faaliyetlerini beş duyu organı sayesinde sürdürdüler. Bu duyu organları vücutlarının değişik yerlerine toplanmış vaziyette sürdürdüler. Bitkilerin ise görünürde böyle bir duyu organları yoktur. Ancak bitkilerin yaşamsal faaliyetlerine bakıldığında bizlerden daha gelişmiş 15 duyu organına sahip olduğu görülecektir. Üstelik bitiklerin bu duyu organları insanlar ve hayvanların olduğu gibi farklı yerlere toplanmamıştır. Bir dal ya da kökte bu duyu organlarının hepsi bulunabilmektedir. Bazen bitkiler, köküne kadar kesilse bile yeniden yeşerip büyümeye başlamaları, ya da bitkilerin kesilen dallarının ekildiğinde büyümesi bitiklerin bu 15 duyu organlarının bitkinin her yerinde bulunduğunun delildir.
Bitikler, akciğeri olmadan nefes alabilirler, ağız ve mideleri olmadan beslenebilirler, iskeleti olmadan dik dururlar, beyinleri olmadan karar verirler, gözleri olmadan ışığın geldiği yönü bulurlar, burunları olmadan zararlı ve faydalı kokuları anlarlar ve bazen tehlike durumuna göre özel koku yayarlar, derisi olmadan hissedebilirler. Bizim beş duyu organımızla yaptıklarımızı yapabilme kabiliyetlerine ilave olarak bitkiler, su ve toprağın kimyasal analizlerini yapabilmektedir. Bitkiler yerçekiminin etkisini hesaplayarak büyüme stratejilerin ona göre şekillendirebilmektedirler. Ses çıkarmadan birbirleriyle bazı kimyasal salgılar yoluyla iletişim kurabilmektedirler. Mevsim geçişlerini anlayabilmekte ve dünyanın yıllık hareketlerine uygun gelişim gösterebilmektedirler. Bitkilerin her bir kök ucu yerçekimi, sıcaklık, nem, elektriksel alan, ışık, basınç, kimyasal değişimler, zehirli madde varlığı, ses titreşimleri, oksijen ve karbondioksit varlığı ya da yokluğu gibi sayısız parametreleri tespit eder. Bütün bunları organize bir biçimde yapmak güçlü zekâ gerektiren bir durumdur. Üstelik bu zekâ seviyesi, bizim çok iyi eğitim almış bireylerden bile daha analitik düşünme kabiliyetine sahiptir. Eğer bitkilerin zekâsı olmasaydı aynı türde bulunan bütün bitkiler farklı şartlarda ve ortamlarda aynı hareket etmek zorunda kalırlardı. Hâlbuki bitkiler çok yakın alanlarda bile farklı davranmaktadırlar. Bu durum bitiklerin kedine has özgün zekâlarıyla ilgilidir.
Bitikler zeki canlılara özgü duygusal tepkiler de gösterebilmektedirler. Sevecen davranışların olduğu ortamlarda daha hızlı gelişme gösterdiğiyle ilgili araştırmalar yapılmıştır. Nasıl ki insanlar içinde sürekli pozitif düşünen ve davranın insanlar çevresindeki insanlara huzur verirse, bitikler de çevresindeki insanlara huzur vermektedir. Artık duygusal sağlatım araçları içerisinde bitkiler önemli bir konuma gelmiştir.
Bitkilerin hayatta kalma mücadelesi için elde ettiği kazanımlar sayesinde, besin zinciri sistemi mükemmel işleyerek, insanlar ve hayvanların hayatta kalmalarına olanak sağlamaktadır. Bitiklerin elde ettiği kazanımlarla bizler sadece beslenmemiz için gıda elde etmiyoruz. Hasatlıklarımızın tedavisinde ve yaraların iyileştirilmesinde ürettiğimiz ilaçların neredeyse tamamı bitkilerden elde edilmektedir. Ayrıca bitkiler ruhsal hasatlıkların tedavisinde doğal bir sağlatım aracı olarak kullanılmaktadırlar.
Bitiklerin sahip olduğu donamı yeni yeni kavramaya başladık. En zor şartlarda hayatta kalma başarısı gösteren bitkilerin genetik kotlarından geleceğe yönelik bir takım süründürülebilir modeller geliştirilebilir. Bitkiler hiçbir kaynağı israf etmediği gibi doğaya geri kazanım sağlayarak dünyadaki yaşam döngüsünün devamlılığına katkı sağlamaktadır.
Teknolojik gelişmeler ile artan üretim sistemleri insanların tüketim alışkanlıklarını kökünden değiştirmiştir. İhtiyaç fazlası üretim ve gereksiz tüketimin getirdiği atık sorunu dünyanın geleceğini tehdit etmektedir. Bu durumda doğaya hiç zarar vermeden doğal sistemlere katkı sağlayan bitiklerin üretim sistemleri taklit edilmelidir. Bitki zekâsının insani pek çok sorunun giderilmesinde kullanılması için yoğun araştırma çalışmaları yapılmalıdır. Bitikleri sadece dünyadaki ekosistemin sürekliliği için görmek bitki zekâsını küçümsemekten başka bir şey değildir. Bitki zekâsı bizim zekâ derecelendirme ölçeklerinin çok üstünde bir yapıdadır. Bu üstün yapıdan ne kadar yararlanırsak o kadar rahat ederiz.